Keçiboynuzu (Harnup)
Latince adı : Ceratonia siliqua L.
İngilizce : Carob, St. John’s Bread, Locust bean
Almanca : Johannisbrot
Özellikleri : Nefes darlığına karşı, alerjik nefes darlığına karşı, soğuk alerjisine karşı, iktidarsızlığa karşı, akciğer ödemini yok edici balgam söktürücü, akciğer kanserini önleyici ,hareketli sperm sayısını artırıcı, astıma karşı, ishale karşı, kabızlığa karşı
İngilizcesi her ne kadar ‘carob’ ise de, genelde St. Johns Bread olarak bilinir. Almanca’sı da johannisbrot’ dur. Her iki lisanda da “Yakup Peygamberin Ekmeği” anlamına gelir. Yakup peygamberin çölde ekmek yerine tükettiği bir meyvedir. Yaklaşık 5000 yıldan beri bilinen bir meyvedir. Birkaç yüzyıl öncesine kadar yapılan tatlılarda ağırlıklı olarak harnup kullanılırdı veya şeker yerine yenilirdi. Günümüzde beyaz şeker üretiminin başlamasıyla bu kültür ve sağlıklı beslenme yapısı yok olmuştur. 1930’lu yıllarda İspanya’daki savaş esnasında çocukların sağlıklarını koruyabilmelerinde keçiboynuzu tüketiminin önemi çok büyük olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların işgalinde olan Yunanistan adalarında yaşamakta olan halk açlık tehlikesini keçiboynuzu sayesinde aşmıştır.
Harnup ağacı ilk onbeş yıl hiç meyve vermeyen bir ağaçtır. Yetişkin bir ağaç 1000 kiloya kadar meyve verebilmektedir. Keçiboynuzunun içerdiği çekirdeklerin her biri 0,2 gram gelir. Bu çekirdeklerin ebatlarına bakılmaksızın her biri aynı ağırlıktadır. Yani, tek bir harnup çekirdeği 0,2 gram ağırlığındadır. Bu 0,2 gram ağırlık neden bu kadar mühim diye soracak olursanız, cevabı eski çağlara kadar dayanır. Antikçağda ve daha öncesinde altın ve kıymetli taşları hassas olarak tartabilmek için keçiboynuzunun çekirdekleri kullanılmıştır. Günümüzde de 0,2 gramın karşılığı 1 Karat olarak kullanılmaktadır. Kıymetli taş veya metal satanların kullandıkları 1 Karat buradan gelmektedir. Karat kelimesi keçiboynuzunun (harnup) Latince adı olan Ceratonia’ dan türetilmiştir. Beş tane keçiboynuzu çekirdeği 1 gram ağırlığındadır.
Yıllar içerisinde insanlar harnupun beslenmedeki önemini unuttular. Çeşit çeşit hazır besinler tüm süpermarketlerde insanın hizmetine sunulurken, tabii (doğal) beslenme gelenekleri ve alışkanlıkları da yavaş yavaş ortadan kalkmıştır. Son bir kaç yıldan beri tekrar eskiye dönüş yolları aranmaya başlandı. Avrupa’da “reformhaus” veya “bioladen” adı altındaki marketlerde zirai ilaç ve suni gübre kullanılmadan yetiştirilen meyve ve sebzeler ayrıcalıklı olarak satılıyor. Hem de neredeyse gösterişli sebze ve meyvelerin iki katı fiyatına. Bizde de durum pek farklı değil tabi. Aynı şekilde, kepeğini içeren pirinç normal pirinç fiyatının hemen hemen iki buçuk misli fiyatla satılıyor.
Halk pazarlarına giden insanlarımız satın alacakları sebzenin yayla sebzesi olup olmadığını sorup öyle alıyorlar. Onların ‘yayla’dan kastettikleri, hormonsuz sebzedir. Yoksa aradıkları sebzenin gerçekte yüksek yaylalarda yetişmiş olması önemli değildir. Örneğin, yayla domatesi hormonsuz domates olarak algılanıyor. Gerçekten de hormonsuz olarak yetiştirilen domatesin tadı da, içerdiği proteinlerin ve etkin maddelerin oranları da farklıdır.
Biz tekrar harnupa dönelim. Akdeniz bölgesinin sahil şeridindeki memleketlerden İtalya, İspanya, Kıbrıs ve Türkiye’de bol miktarda yetişmektedir. Keçiboynuzunun ortalama %35’i düşük moleküler yapılı karbonhidratlardan oluşur. Yine yaklaşık %40’ı yüksek moleküler yapılı nişasta içermektedir. Yağ oranıysa oldukça düşük olup ancak %1’dir. Kakaonun yerine kullanılabilen en mükemmel çözüm olmuştur. Kakaoda bulunan kafenoidleri içermez. Örneğin, keçiboynuzunda theobromin yoktur. Kakaoda yüksek miktarda bulunan yağ, harnupta sadece %1’dir. Kakaoda bulunan birkaç tane etkin madde migreni tetikleme özelliğine sahiptir. Harnup için bu durum söz konusu değildir.
Kakao ve harnup
Migren şikâyeti olanlar genelde çikolataya karşı açlık duymaya başladıklarında migren ağrılarının başlama devresine girmişler demektir. Unutmayınız ki, çikolatanın temel maddesi kakaodur. Harnup kakaoya karşı alerjisi olanlara ideal bir alternatif çözüm getirmektedir. Eğer kakaoya karşı alerjiniz varsa, keçiboynuzunu rahatlıkla tercih edebilirsiniz. Unutmayınız ki, kakao vücudumuzda alerjiye neden olan antikor üretimine sebep olmaktadır. Bu nedenle alerjiye yatkınlığı olanların veya alerjik reaksiyonları olanların kakao tüketiminde ölçülü olmalarını tavsiye ederim.
Özellikle okul çağındaki çocukların severek tükettikleri kakaolu süt ve ürünlerinde dikkatli olunuz. Eğer çocuğunuzda alerjik şikâyetler varsa ve alerjiye bağlı diğer rahatsızlıklar söz konusuysa (örneğin astım gibi) kakaolu besinlere karşı ölçülü olmakta büyük faydalar vardır. Kakaoya karşı alerjisi olan (alerji tipi-IgE) çocuklar için keçiboynuzu mükemmel bir alternatiftir. Keçiboynuzunun kakao karşısındaki diğer avantajı da oksalik asit içermemesidir. Çocukların ve yetişkinlerin ishallerinin durdurulmasında keçiboynuzu ideal bir destekleyicidir. Keçiboynuzunun içeriğindeki lignin ve pectin miktarları öylesine ilginç bir dengeyle kuruludur ki, mesleği gereği veya çalışma ortamlarından dolayı ağır-metal ya da radyoaktif madde alımına maruz kalanların veya ağır sanayi bölgesinde yaşayanların keçiboynuzu tüketimine mutlaka önem vermeleri gerekmektedir. Çünkü keçiboynuzu vücuttan ağır-metallerin atılmasında oldukça etkilidir.
Değerli okuyucu, teknolojinin ilerlemesi insana değişik kolaylıklar sağlamaktadır. Çeşitli hazır besinler günlük hayatımızda, iş yerimizde, mutfağımızda, çocuklarımızın okul kantinlerinde, hatta benzin istasyonlarının marketlerinde bile dikkat çekici durumda bize sunulmaktadır. Teknolojinin sunduğu bu tür kolaylıklar, insanın sağlıklı beslenmesine karşı hazırlanmış tuzaklardır.
Örneğin, çoğumuz televizyon karşısında atıştırmak üzere hazırlanmış sağlığımıza zarar veren ürünleri kullanıyoruz. Oysa bunların yerine televizyonun karşısında birkaç tane yavaş yavaş tüketeceğiniz keçiboynuzu hem keyif vericidir hem de sağlıklıdır. Birkaç zaman sonra vücudunuzda bunun olumlu etkilerini hissetmeye başlayabilirsiniz. Eğer, şeker hastasıysanız hiç çekinmeden günde birkaç tane çiğ olarak keçiboynuzu tüketebilirsiniz. Kan şekeriniz yükselmeyecektir. Çiğ olarak tüketilen harnubun, kan şekerini yükseltemeyeceğini bulduğumda hiç şaşırmadım diyebilirim. Çünkü bu özelliğinin içerebileceği bazı etkin maddelerde saklı olduğu şüphesini uzun zamandan beri taşıyordum.
Harnupun sağlıklı ve dengeli beslenmede çok önemli bir yeri vardır. Çok düşük oranda yağ içermektedir. Düşük kalorilidir. Yenildiği zaman insanı uzun zaman tok tutar.İshale karşımükemmel bir takviyedir. Kabızlık şikâyeti olanların da tüketmesi gereken bir meyvedir. Belirli bir dönem keçiboynuzu tüketenler, sindirim sistemlerinin nasıl harekete geçtiğini ve kabızlık problemlerinin de yavaş yavaş ve düzenli bir şekilde nasıl ortadan kalktığını hayretle görebileceklerdir. Kısaca, hem ishal hem de kabızlık şikâyetlerine karşı kullanılır. Dengeli ve sağlıklı beslenmenin bilincinde olan birçok bilim adamı tanıyorum. Bu kişiler çikolata, kek veya kremalı pasta yerine harnupu tercih etmektedirler.
Nefes darlığı ve astım
Keçiboynuzu, Anadolu’da harnup olarak da bilinir. Batı Akdeniz bölgesinde kısaca “boynuz ” da denilmektedir. Keçiboynuzunun en büyük özelliği nefes darlığına karşı oldukça etkili olmasıdır. Keçiboynuzunun nefes darlığına karşı etkili olan etkin maddesi hemen hemen başka hiçbir bitkide bulunmamaktadır. Bu etkin madde aynı zamanda bazı alerjik astımrahatsızlıklarında öylesine etkilidir ki, kullanmaya başladıktan hemen sonra sonuç almak mümkün olabilmektedir.
Ayrıca, alerjinin neden olduğu nefes darlığı problemlerinde büyük bir başarıyla uygulanabilir.Alerjik nefes darlığı çeken birçok insan tanıdım. Bu insanlar yılın belli mevsimlerinde kortizon tedavisinden başka çare bulamıyorlar, öksürük krizlerinin nedenli şiddetli olduğunu anlatıyorlardı. Keçiboynuzunu önerdiğim bu insanların çoğu daha hemen ertesi gün rahatlamaya başladıklarını söylediler. Çocuklarda, keçiboynuzu (harnup) kürünü uygularken dikkat edeceğiniz en önemli nokta günde bir defa ve sadece sabah kahvaltısı arasında tüketilmesidir. Öğle veya akşam uygulanmaması gerekir. Guatr rahatsızlığından dolayı nefes darlığı çekenler de bu kürden olumlu sonuçlar aldıklarını belirtmişlerdir.
Tablo: Keçiboynuzunda bulunan bazı etkin maddeler
Alpha-aminopimelic acid | Concanavalin |
Beta-D- glucolgallin | Myo-inositol |
Beta-D-…galloylglucose | Pentosane |
Capronic acid | Primverose |
Catechin-tannin | Tanin |
Ceratose | Tocopherol |
Chiro-inositol | Xylose |
Keçiboynuzunun içerdiği gallik asit insan sağlığı üzerinde çok yönlü özellikleri olan bir maddedir. Bu özelliklerinden bazıları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir. Bu tablodan da görüldüğü gibi gallik asit çok yönlü bir maddedir. Bu maddenin belirtilen bu özelliklerini artıran ve takviye eden keçiboynuzunda bulunan promotor maddelerdir.
Tablo: Gallik asitin etkin özellikleri
Analgesic | Ağrı kesici |
Antiallergenic | Alerjiye karşı |
Antiasthmatic | Astıma karşı |
Antibacterial | Bakteri yok edici |
Antibronchitic | Bronşite karşı |
Anticancer | Kansere karşı |
Antihepatotoxic | Karaciğeri toksinden arındırıcı |
Antioxidant | Serbest radikalleri yok edici |
İmmunostimulant | Bağışıklık sistemini stimüle eden |
Antiviral | Mikroplara karşı etkili |
Antiseptic | Antiseptik |
Cancer-preventive | Kansere karşı koruyucu |
Antinitrosaminic | Nitrozamin yok edici |
Bronchodilator | Bronş genişletici |
Antipolio | Çocuk felcine karşı |
Akciğer ödemine karşı keçiboynuzunun desteği bulunmaz bir imkândır. Akciğerlerde oluşan ödeme karşı spesifik olarak etkilidir. Balgam söktürücü ve astıma karşı tedavi edici gücü çok fazladır.
Sigara içenler keçiboynuzu kürüne başladıktan bir kaç gün sonra nasıl balgam çıkardıklarını hayretle gözleyebileceklerdir. Keçiboynuzunun, insanlığın korkulu rüyası olanakciğer kanserini önlediğini gördüğüm zaman heyecanımdan günlerce uyku uyumadığımın farkına bile varmamıştım. Keçiboynuzunun bu koruyucu ve önleyici özelliği tabiat ananın insanlara olan bir lütfudur. Ödemli akciğer kanseri hastalarda, ödemin uzaklaştırılmasında keçiboynuzunun olumlu etkisi hiç de yabana atılmayacak kadar önemlidir.
Keçiboynuzu, akciğer kanserini önleyen mükemmel bir meyvedir. Ancak, akciğer kanserine yakalanmış olanlar için tedavi etme gücü çok zayıftır. Burada da belirtmekte tekrar fayda görüyorum. Bir bitkinin hastalığı önleyici özelliğiyle o hastalığı tedavi etme özellikleri birbirlerinden farklı şeylerdir. Keçiboynuzu kürü insan vücudunda bulunan OGG1 (8-OxoGuanine DNA Glycosylase) enzimini aktive etme özelliğine sahiptir. OGG1 enzimi, akciğer kanserinin oluşumunda oldukça etkilidir. Akciğer kanserine yakalanmış hastalarda OGG1 enziminin aktivitesinin düşük olduğu gözlenmiştir.
Yapılan klinik deneyler OGG1 enziminin aktivitesinin düşük olması durumunda, akciğer kanserine yakalanma riskinin on misli artış gösterdiğini ortaya koymuştur. Keçiboynuzu (harnup) kürü OGG1 enziminin aktivitesini yükselterek, bu kanser türüne karşı güçlü bir önleyici özellik göstermektedir. Sigara içenler zaman zaman kürünü uygulamaları halinde keçiboynuzunun akciğer kanserine karşı önleyici gücünden büyük faydalar göreceklerdir.
Keçiboynuzu aynı zamanda hareketli sperm sayısını arttıran özelliğe de sahiptir. Aktif sperm sayısı az olan ve az sperm sayısından dolayı çocuğu olmama riski yüksek baba adaylarının kullanmasında çok büyük fayda vardır. Kısaca, sperm sayısı az olanlar için ideal bir bitkisel çözümdür. Bugüne kadar hareketli (aktif) sperm sayısının azlığından dolayı baba olamayan onlarca insan tanıdım, hemen hemen hepsi de keçiboynuzu kürünü uyguladıktan dört-beş ay sonra baba olacaklarını müjdelemek için beni aramışlardır.
İsviçreli çok yakın bir aile dostum aynı sorunla karşı karşıyaydı. Kendisi uzun yıllar bu konuda çok değişik tedaviler görmüş ve sonuç hep başarısızlıktı. Kendisine keçiboynuzu kürünü önerdiğim zaman bana tereddütle bakarak “Şaka yapıyorsun herhalde ” demişti. Ne de olsa 13 yılın verdiği başarısızlık ve ümitsizlik vardı. Ama bu konuda çok ciddi araştırma sonuçlarımın olduğunu söyledim. Bunun üzerine derhal uygulamaya karar verdi. Türkiye’den keçiboynuzu getirttim ve kullanmaya başladı. Kullanmaya başladıktan beş ay sonra baba olabileceğini öğrendiğinde mutluluğunu ilk benimle paylaştı. Bir kaç ay sonra bana keçiboynuzunun içerdiği ilgili etkin maddenin ne olduğunu sordu ve bunu hemen ilaç sanayine kazandırabileceğimi ve ticari olarak da iyi para kazanabileceğimi söyledi. Ben de bitkiler üzerine yaptığım tüm çalışma ve araştırmalarımı insanlığın hizmetine karşılıksız olarak sunduğumu ve herhangi bir beklentimin olmadığını söyledim. Şu anda meslektaşım üç çocuk sahibi olmanın mutluluğunu yaşıyor.
Keçiboynuzu ve sperm hareketliliği
Erkeklerdeki sperm sayısının 40 milyon/ml veya yukarısı normal değerdir. Bu sayı azaldıkça kadının hamile kalabilme olasılığı da azalır. Mühim olan sadece sperm sayısı değildir. Sperm sayısı normal düzeyde (40 milyon/ml ve yukarısı) olsa bile, eğer hareketli sperm sayısı az ise bu takdirde kadının hamile kalma riski de azalır. Spermlerin hareketliliği de önemlidir. Toplam sperm sayısı 7-8 milyon/ml civarında olup da baba olan birçok insan tanıyorum.
Bu nasıl oluyor?
Uygulanan keçiboynuzu kürü, düşük seviyede olan 7-8 milyon/ml içerisindeki hem hareketli sperm sayısını yükseltiyor hem de hareketli spermleri daha hareketli duruma getiriyor. Bir taraftan az sayıdaki hareketli sperm sayısını yükseltmekte diğer taraftan da mevcut hareketli spermlere daha fazla hareketlilik kazandırmaktadır. Normal sperm sayısı oldukça düşük olmasına rağmen, spermlerin belli bir yüzdesinin hareket hızı yükseldiğinden yumurtaya ulaşma oranı yükselmektedir. Bu sayede sperm sayısı normal sayının altında olmasına rağmen hamilelik başlayabilmektedir.
Keçiboynuzu ve sperm acrosome aktivitesi
Hamileliğin oluşabilmesi için sperm sayının normal düzeyde olması gerektiğini belirtmiştim. Bazı durumlarda toplam sperm sayısı normal seviyesinde olduğu halde ve hareketli sperm sayısı da normalken hamilelik çok zor gerçekleşebilmektedir. Bunun sebebi nedir? Spermlerin baş kısmında bir kesecik bulunmaktadır. Bu keseciğe acrosome denir. Bu keseciğin iç